Kefen Parası
Sonunda o çok istedikleri fırsatı yakalamışlardı. Bir yarışma programına katılma şansı... Bunu kesinlikle hiç beklemiyorlardı -aslında umutsuz bir bekleyiş te diyebiliriz.-. Geçtiğimiz günlerde bir telefon geldi ve telefondaki adam "Tebrik ediyoruz, programımıza katılmaya hak kazandınız ! Lütfen cuma günü saat 20:00' da stüdyomuzda olunuz. İyi günler" dedi ve telefonu kapattı. Hikmet heyecandan konuşamadı bile. Sonunda, annesine verdiği o güzel tatil sözünü yerine getirebilecekti. Bu haberden sonra dünyalar onun oldu. O gün o saatten sonra mutluluktan sarhoş olmuştu.
Cuma günü, saat 20:00' da stüdyoya vardı. Yarışma programına katılıp mütevazı bir miktar para kazandı.Bu güzel haberi hemen annesine iletmeye karar verdi. Annesini aramak için telefonunu çıkardı, rehberde "Anammmm" diye kayıtlı olan numaranın üzerine geldi. Ancak, böyle bir haberi telefondan veremezdi. Tuş kilidini kapatıp hemen eve koyuldu. Eve varınca, annesinin fenalaştığını, yerde "Oğlum, oğlum" diye sayıkladığını görünce, yüreği paramparça oldu. Annesinin yanına koşup elini sımsıkı kavradı. Kahrolduğu sesinden belliydi. "ANNE, ANNE İYİ MİSİN ?" gibi şeyler söyledi. Hemen ambulans çağırdı. -Hafif ağlayarak- "ANNE, ANNE BAK AMBULANS ÇAĞIRDIM. NE OLUR BENDE KAL, SAKIN GÖZÜNÜ KAPATMA. ANNE BAK SANA DİYORUM SAKIN GÖZÜNÜ KAPATMA, LÜTFEN BENDE KAL" diyordu annesine. "BAK ANNE, İYİLEŞECEKSİN ! SENİ DAHA KÖYE GÖTÜRECEĞİM, UNUTTUN MU? SANA SÖZ VERMİŞTİM HEM ! HEP O ÇOK İSTEDİĞİN YERE SONUNDA KAVUŞTURACAĞIM SENİ ! BAK HEM PARAYI BİLE GETİRDİM" dedi. Annesinin ise o an köy falan umurunda bile değildi. Oğluyla son konuşmalarını yapmaya başladı.(Bitkin bir şekilde) "Oğlum, yavrum, kuzum. Bırak şimdi yavrum köyü parayı. Yavrum, ben ölürsem o parayla benim kefenimi, tabutumu yaptır. Beni babanın yanına gömün yavrum... Annesinin kuzusu, hakkım sana sonuna kadar helal olsun evladım !" deyip, gözlerini kapatıp, Hakk'ın rahmetine kavuştu. Hikmet' in ise o an dünyaları başına yıkıldı.
Ceset, morga kaldırıldıktan sonra Hikmet' in arkadaşları(!), ona moral vermek için(!) onu dışarı çıkardılar, ancak amaçları bu değildi. Onlar, sadece Hikmet' in elindeki paralarla içmek istiyorlardı. Dışarı çıktıktan sonra, önce kendi paralarını harcayıp bitirdiler. Sıra Hikmet' in cenaze masrafları için beklettiği paralardaydı. Onu, "Sen gel, biz sana ısmarlayacağız." diyerek bir mekana götürdüler. Baya büyük bir mekandan söz ediyoruz (Büyük mekanlar genellikle güzel, ama fiyatları daha da güzeldir.). Garsona "Masaya bir büyük getir, sonra bir de donat" dediler. Hikmet, her ne kadar ben içmeyeceğim dese de, -içine gizlice *eğlence tozu atıp- zorla içirdiler. Kafalar bir milyon, 5-6 saat mekanda durdular. En son hesabı istediler, ve kendilerinde bu kadar para olmadığını öne sürdüler. Hikmet, o bulanık kafayla bile neler olduğunu şipşak anladı. Olay çıktı, kavga büyüdü. Karakola gittiler. Hikmet, olayı anlatıp arkadaşlarından(!) şikayetçi oldu. Çünkü, annesinin vasiyetine karşı olan SORUMLULUĞUNUN farkındaydı, bunu hiçbir zaman aklından çıkarmadı. Birkaç gün sonra, Hikmet ve diğer iki kardeşi (Fikret, Ahmet), teyzeleri, dayıları, amcaları vs. hepsi toplanıp, merhumun cenaze namazını kıldıktan sonra defnettiler.
Ne olursa olsun, asla sorumluluğunuzdan kaçmayın. Sorumluluğunuzdan ne kadar kaçarsanız, her seferinde çığ gibi büyüyerek karşınıza çıkar.
Cuma günü, saat 20:00' da stüdyoya vardı. Yarışma programına katılıp mütevazı bir miktar para kazandı.Bu güzel haberi hemen annesine iletmeye karar verdi. Annesini aramak için telefonunu çıkardı, rehberde "Anammmm" diye kayıtlı olan numaranın üzerine geldi. Ancak, böyle bir haberi telefondan veremezdi. Tuş kilidini kapatıp hemen eve koyuldu. Eve varınca, annesinin fenalaştığını, yerde "Oğlum, oğlum" diye sayıkladığını görünce, yüreği paramparça oldu. Annesinin yanına koşup elini sımsıkı kavradı. Kahrolduğu sesinden belliydi. "ANNE, ANNE İYİ MİSİN ?" gibi şeyler söyledi. Hemen ambulans çağırdı. -Hafif ağlayarak- "ANNE, ANNE BAK AMBULANS ÇAĞIRDIM. NE OLUR BENDE KAL, SAKIN GÖZÜNÜ KAPATMA. ANNE BAK SANA DİYORUM SAKIN GÖZÜNÜ KAPATMA, LÜTFEN BENDE KAL" diyordu annesine. "BAK ANNE, İYİLEŞECEKSİN ! SENİ DAHA KÖYE GÖTÜRECEĞİM, UNUTTUN MU? SANA SÖZ VERMİŞTİM HEM ! HEP O ÇOK İSTEDİĞİN YERE SONUNDA KAVUŞTURACAĞIM SENİ ! BAK HEM PARAYI BİLE GETİRDİM" dedi. Annesinin ise o an köy falan umurunda bile değildi. Oğluyla son konuşmalarını yapmaya başladı.(Bitkin bir şekilde) "Oğlum, yavrum, kuzum. Bırak şimdi yavrum köyü parayı. Yavrum, ben ölürsem o parayla benim kefenimi, tabutumu yaptır. Beni babanın yanına gömün yavrum... Annesinin kuzusu, hakkım sana sonuna kadar helal olsun evladım !" deyip, gözlerini kapatıp, Hakk'ın rahmetine kavuştu. Hikmet' in ise o an dünyaları başına yıkıldı.
Ceset, morga kaldırıldıktan sonra Hikmet' in arkadaşları(!), ona moral vermek için(!) onu dışarı çıkardılar, ancak amaçları bu değildi. Onlar, sadece Hikmet' in elindeki paralarla içmek istiyorlardı. Dışarı çıktıktan sonra, önce kendi paralarını harcayıp bitirdiler. Sıra Hikmet' in cenaze masrafları için beklettiği paralardaydı. Onu, "Sen gel, biz sana ısmarlayacağız." diyerek bir mekana götürdüler. Baya büyük bir mekandan söz ediyoruz (Büyük mekanlar genellikle güzel, ama fiyatları daha da güzeldir.). Garsona "Masaya bir büyük getir, sonra bir de donat" dediler. Hikmet, her ne kadar ben içmeyeceğim dese de, -içine gizlice *eğlence tozu atıp- zorla içirdiler. Kafalar bir milyon, 5-6 saat mekanda durdular. En son hesabı istediler, ve kendilerinde bu kadar para olmadığını öne sürdüler. Hikmet, o bulanık kafayla bile neler olduğunu şipşak anladı. Olay çıktı, kavga büyüdü. Karakola gittiler. Hikmet, olayı anlatıp arkadaşlarından(!) şikayetçi oldu. Çünkü, annesinin vasiyetine karşı olan SORUMLULUĞUNUN farkındaydı, bunu hiçbir zaman aklından çıkarmadı. Birkaç gün sonra, Hikmet ve diğer iki kardeşi (Fikret, Ahmet), teyzeleri, dayıları, amcaları vs. hepsi toplanıp, merhumun cenaze namazını kıldıktan sonra defnettiler.
Ne olursa olsun, asla sorumluluğunuzdan kaçmayın. Sorumluluğunuzdan ne kadar kaçarsanız, her seferinde çığ gibi büyüyerek karşınıza çıkar.
Bayıldımmmm. Çok güzel yazmışsın. Tam duygusal bir şekilde okurken bir de gülümsettin (kafam bir milyon).
YanıtlaSil