Madenci ile Peri
Mevsimlerden kış, bir evi geçindirmenin zorluğunun ne denli zor olduğunu bilen bir madenci, daha fazla kazanabilmek için hava henüz kararacakken kazmasıyla maden damarlarını darbelemeye devam ediyor.. Sabahtan beri çalıştığı için bitkin düşüyor; yavaş yavaş darbeleri güçsüzleşiyor, derken elindeki kazmasını uçurumdan aşağı düşürüyor.
Oturup ağlamaya başlıyor tek geçim kaynağını uçuruma düşürdüğü için, soğuk günler, kara kış; n'apacağını düşünüyor kara kara, düşünürken de ağlıyor bir yandan istemsizce.. Saniyeler dakikaları kovalıyor derken karanlık uçurumdan ışıl ışıl bir peri çıkıyor ve madenciye neden ağladığını soruyor. Madenci durumu açıklıyor ve n'aparım ben bu soğukta diye isyan ediyor. Peri madenciye endişelenme diyor ve ardından uçurumdan aşağı gidip elmas bir kazma ile madencinin yanına geri dönüyor. "Düşürdüğün kazma bu muydu?" diye soruyor. Madenci gözyaşlarını silerek bakıyor fakat kendi kazması olmadığını farkediyor. Tereddüt dahî etmeden "Hayır." diyor. Peri tekrar uçuruma atlıyor ve yukarıya bu sefer altın bir kazma ile çıkıyor. Aynı soruyu tekrar soruyor, fakat madenci tekrar "hayır" diyerek periyi yanıtlıyor. Peri son kez uçurumdan aşağı gidiyor ve madencinin eski, körelmeye yüz tutmuş kazmasını yukarı çıkarıyor. Madenci hemen seviniyor ve kazmasının o olduğunu söylüyor. Peri yüzündeki sevimli tebessümle madenciye beklemesi için rica ediyor ve uçuruma dalıp, elmas ve altın kazmayla yukarı çıkıyor. Madenciye dürüstlüğü için diğer kazmaları da almasını ve satıp kışı rahat geçirmesini söylüyor. Ardından madenci merakına yenik düşüp soruyor; "Diğer kazmaların benim olduğunu söyleseydim n'olurdu?" diye. Peri gülümseyerek "Kışı n'asıl geçireceğini düşünüyor bir yandan da benim uçurumdan gelmemi bekliyordun. Fakat ben uçurumdan geriye hiç gelmeyecektim." diyerek cevap veriyor.. Madenci tatlı yorgunluğuyla evinin yolunu tutuyor ve asıl önemli olanın maddiyattan ziyade maneviyat olduğunu daha net anlıyor...
Oturup ağlamaya başlıyor tek geçim kaynağını uçuruma düşürdüğü için, soğuk günler, kara kış; n'apacağını düşünüyor kara kara, düşünürken de ağlıyor bir yandan istemsizce.. Saniyeler dakikaları kovalıyor derken karanlık uçurumdan ışıl ışıl bir peri çıkıyor ve madenciye neden ağladığını soruyor. Madenci durumu açıklıyor ve n'aparım ben bu soğukta diye isyan ediyor. Peri madenciye endişelenme diyor ve ardından uçurumdan aşağı gidip elmas bir kazma ile madencinin yanına geri dönüyor. "Düşürdüğün kazma bu muydu?" diye soruyor. Madenci gözyaşlarını silerek bakıyor fakat kendi kazması olmadığını farkediyor. Tereddüt dahî etmeden "Hayır." diyor. Peri tekrar uçuruma atlıyor ve yukarıya bu sefer altın bir kazma ile çıkıyor. Aynı soruyu tekrar soruyor, fakat madenci tekrar "hayır" diyerek periyi yanıtlıyor. Peri son kez uçurumdan aşağı gidiyor ve madencinin eski, körelmeye yüz tutmuş kazmasını yukarı çıkarıyor. Madenci hemen seviniyor ve kazmasının o olduğunu söylüyor. Peri yüzündeki sevimli tebessümle madenciye beklemesi için rica ediyor ve uçuruma dalıp, elmas ve altın kazmayla yukarı çıkıyor. Madenciye dürüstlüğü için diğer kazmaları da almasını ve satıp kışı rahat geçirmesini söylüyor. Ardından madenci merakına yenik düşüp soruyor; "Diğer kazmaların benim olduğunu söyleseydim n'olurdu?" diye. Peri gülümseyerek "Kışı n'asıl geçireceğini düşünüyor bir yandan da benim uçurumdan gelmemi bekliyordun. Fakat ben uçurumdan geriye hiç gelmeyecektim." diyerek cevap veriyor.. Madenci tatlı yorgunluğuyla evinin yolunu tutuyor ve asıl önemli olanın maddiyattan ziyade maneviyat olduğunu daha net anlıyor...
Yorumlar
Yorum Gönder