Yokluk
O çok sıradan sandığın gün ya sandığın kadar sıradan değilse? Ya herkes yok olmuş da bir başına kalmışsan bu koca dünyada? Şimdi anlatacaklarımı canlandırın kafanızda. Belki de aynı sonuca ulaşacağızdır. Koca bir Yokluğa…
Sıradan bir sabah. Yatak sıradan, yorgan sıradan, masadaki çalar saat bile sıradan. Korkunç sesiyle artık uyanman gerektiğini mükemmel bir üslupla (!) anlatan o saat, sıradan. Saati kabaca susturup yorganı çekiyorsun. Tekrar uykuya dalmak ve bir daha hiç uyanmamak istediğini defalarca hatırlatıyorsun kendine. Hayret, annen uyandırmaya gelmedi henüz. Yandaki yatak boş. Kardeşin okula gitmiş olmalı. Her sabah uyandırmasına öylesine alıştığın annen uyuyakaldı galiba. Odasına gidiyorsun. Yok. Ekmek almak için bakkala gitmiştir, diyorsun. Bir yandan da “Neden beni uyandırmadan gitti?” diye düşünmekten kendini alamıyorsun. Bekliyorsun, gelmiyor. Artık evden çıkman gerektiğini hatırlatan saat tekrar çalıyor. İlk kez anneni öpmeden çıkıyorsun evden. İçinde bir burukluk… Senin, evden bu şekilde çıkmana neden olan herkesten teker teker nefret ediyorsun.
Aceleyle durağa doğru dengesiz adımlarla yürürken bir şeylerin eksik olduğunu belirten bir his beliriyor içinde. Ne unuttun evde? Yada anneni öpmeden çıkmak dışında ne yapmadın? Bu düşünceler kafanı bakkala doğru çevirmene destek oluyor. Annen yok. Aslında kimse yok. Kaşların çatılıyor. “Geç kaldım. Herkes okuluna, işine gitti.” diye bir düşünce dank ediyor kafana. Yine de durakta beklemeye devam ediyorsun. Otobüs gelmiyor. Yol boş. Sahi, bu yoldan neden araba geçmiyor? Şehrin en işlek caddesi neden bu anlamsız boşluğu barındırıyor bünyesinde? Saate bakıyorsun. Dokuz. Okula geciktin. Arkadaşına otobüsün gelmediğini ve ilk iki derse yetişemeyeceğini söylemek için telefonu çıkarıyorsun. Çalıyor. Açan yok. Garip. Tekrar arıyorsun. Açan yok.
Bir şeylerin eksik olduğunu anlatan o his yine bastırıyor. Etrafına bakıyorsun. Bir şeyler eksik. Bir şeyler… O ana kadar fark etmediğin o büyük ayrıntı bir ok gibi saplanıyor beyninin her hücresine. “İnsanlar!” diye bağırıyorsun. Yoklar. Neredeler? Neden hepsi bir anda gitti? Daha doğrusu nereye gittiler? Veya neden gitmek için bu günü seçtiler?
Hızla şekil değiştiren eksiklik hissi yeni bir bedene bürünüyor içinde. Korku. Korkuyorsun. Neyden korktuğunu bilmeden korkuyorsun. Gitmekten mi? Yok olmaktan mı? Sevdiklerini bir daha görememekten mi?
Bakkala koşuyorsun anneni bulmak ümidiyle. Topuk seslerin bütün caddeyi inletiyor. Hiç bu kadar sessiz olmamıştı buralar, diye belli belirsiz geçiriyorsun aklından. “Annee!” diye sesleniyorsun. Ses yok. Ne korkusu olduğunu tanımlayamadığın korku şekilleniyor. Kaybetme korkusu.
Bir şeyler yiyip dinç bir kafayla düşünmek istiyorsun. İki kek alıyorsun ve parayı tezgaha bırakıp çıkıyorsun. Çıkınca o parayı kimsenin almayacağı gerçeği adımlarının titremesine neden oluyor. Dönüp alıyorsun parayı. Eve yürüyorsun. Yolda; o sevmediğin insanlardan da olsa, sadece bir sima görmek ümidiyle yürüyorsun. Yapayalnız olduğunu artık çok iyi bilsen de içindeki umut, üzerine doğru üflenilen savunmasız bir kibrit çöpü gibi direniyor. Fakat acımasız üfürtüye daha fazla dayanamayıp sonsuzluğa uğurlanıyor.
İnsan yalnız olduğunu bile bile ne kadar yaşamak ister ki? Bu hayata gelirken bize "Gelmek ister misin?" gibi bir soru sorulmadığı gibi bu tarz bir olay söz konusu olduğunda da “Bu hayatı yaşamak ister misin?” diye bir soru ile karşı karşıya kalmayacağız. Size, “Böyle bir olay başınıza gelirse duruma ayak uydurmaya çalışın.” demiyorum. Benim olayım farklı.
Bir gün 6 milyar kişi yok olursa ve bu koca dünyada tek başınıza kalırsanız intihar edin. Bu hayat yalnız çekilmez.
Uzun olsada çok güzel olmuş . Duygularını harika kağıda aktarmışsın.
YanıtlaSil"Duygularını harika kâğıda yazmışsın." mı olmalı yoksa "Duygularını kâğıda harika yazmışsın." mı? ?
YanıtlaSilSonucunu cok beğendim. Yazın da güzel olmuş. Tebriklerr
YanıtlaSilKanka uzun bir yazı olmuş ama hiç sıkılmadan okudum . Kalemine ve güzel yüreğine sağlık...?
YanıtlaSilSonucun mükkemmel ötesi olmuş yazında mükkemmel. Kalemine sağlık
YanıtlaSilAradan epey uzun bir zaman geçmiş. Yazımı tekrar okuduğumda değiştirmek istediğim, "Burayı neden böyle yazmışım ya? " dediğim yerler oluştuğunu farkettim. Oysa o gün yazımı defalarca okumuştum ve çok güzel olmuş demiştim...
YanıtlaSil