Ne Olursa Olsun Vatan Sağolsun.
Ben, altmış yaşında emekli bir ihtiyarım. Eşimi üç sene önce kaybettim. Gelinim ve torunumla yaşıyorum. Artık bu dünyada en değerli varlığım torunum oldu. Onun için yaşıyorum sanki. O herşeyim oldu benim.Adını "Ali" koymuştum. Ali, babasının ismiydi. Onu oğlumun yerine koymuştum sanki. Oğlum, Ali on günlükken şehit düşmüştü Diyarbakır'da. Tam da askerliğinin bitmesine bir gün kala. Keşke Ali'yi o da görseydi. Belki Ali şuan en mutlu çocuklardan birisi olabilirdi. Ali çok küçükken öldüğü için babası, babasını görme imkanıda olmadı. Bu yüzden Ali biraz daha düşünceli ve içine kapanıktır. Her gece uyumadan önce mutlaka dua eder ve babasına yazmak için aldığı deftere üşenmeden hergün yazar. Ali şuan on yedi yaşında, biz Ali'ye gerçeklerden bahsedeli tam on yıl oldu. On yıldır babasına yazmak istedikleri hiç bitmedi. Önceleri defterleri bizden gizlerdi, ama artık gizlemiyor babasına yazdıklarını.
Bir gece, hergün olduğu gibi Ali yine defteri dolduruyordu. Bende kapı aralığından ona bakıyordum. Sonra elinde ki kalemi öylece bıraktı ve yatağına uzandı. Bende üzerini örtmek için odasına girdim. Üzerini örttüm, yavaşça öptüm ve tam çıkacakken defterin açık olduğunu gördüm. Daha dikkatli baktığımda, üzerinde Ali,nin gözyaşlarının mürekkebi akıttığını gördüm. Göz ucuyla okuduğum kadarıyla;
" Ölüm ayırdı bizi baba. Oysa ki ben senin boyun kokunu bilmek isterdim, ellerinin sıcaklığını hissetmek isterdim... Annem, hep babanla gurur duymalısın oğlum der. Ben seninle gurur duyuyorum babacığım. Her sayfada da söylediğim gibi asker olmak istiyorum babam, senin gibi asker olup şehit olmak. Vatanı için canını feda eden bi babanın oğlu olarak, bende yeri geldiğinde canımı hiç şüphesiz bağışlamak, bu vatan toprakları için canımı vermek istiyorum babacığım. Eminim ki sende öyle olsun isterdin. Kanımı, bayrağım hep göklerde dalgalansın diye bağışmalamaya şimdiden razıyım. Sen nasıl bu vatan için, bayrak için, ülke ve millet için döktüysen kanını, benim de sana yakışır bir evlat olmam gerekir. Babacığım ben de senin gibi, bir Türk askerine yakışır, alnı ak bir şekilde şehit olduysan bende olmak istiyorum. Sana yemin ediyorum ki, vatanıma yakışır bir asker olacağım. " yazıyordu. Daha da uzundu. Okurken gözyaşlarımı tutamadım. Bu muhteşem bir evlat. Ben de eminim ki oğlum yaşasaydı, Ali gibi bir oğlu olduğu için gurur duyardı. Benim ona duyduğum gurur gibi.
Aradan beş sene geçti. Ve Ali asker oldu. Babasına verdiği sözü tutmuştu. Bende gurur duyuyordum. Görev yeri Diyarbakırdı. Onu görev yerine bırakmıştık. Bir hafta sonra, sabahın erken saatlerinde telefon zırıltısıyla uyandım ve telefonu açtım. "Alo Ali ARSLAN'ın evi mi ? " dedi. Evet buyrun dedim. Olanları tahmin edebiliyorumdum. Gözlerim dolmuştu. Sakince dinledim. "Torununuzu çatışmada kaybettik, başınız sağolsun. " dedi ve kapattı. Bir can daha almiştı bu kara toprak benden. Bir şehit daha çıktı bu evden. Oğullarımla gurur duyuyorum. Bir oğlum daha olsa o da asker olsun isterdim. Ne olursa olsun, bu vatan sağolsun.
Bir gece, hergün olduğu gibi Ali yine defteri dolduruyordu. Bende kapı aralığından ona bakıyordum. Sonra elinde ki kalemi öylece bıraktı ve yatağına uzandı. Bende üzerini örtmek için odasına girdim. Üzerini örttüm, yavaşça öptüm ve tam çıkacakken defterin açık olduğunu gördüm. Daha dikkatli baktığımda, üzerinde Ali,nin gözyaşlarının mürekkebi akıttığını gördüm. Göz ucuyla okuduğum kadarıyla;
" Ölüm ayırdı bizi baba. Oysa ki ben senin boyun kokunu bilmek isterdim, ellerinin sıcaklığını hissetmek isterdim... Annem, hep babanla gurur duymalısın oğlum der. Ben seninle gurur duyuyorum babacığım. Her sayfada da söylediğim gibi asker olmak istiyorum babam, senin gibi asker olup şehit olmak. Vatanı için canını feda eden bi babanın oğlu olarak, bende yeri geldiğinde canımı hiç şüphesiz bağışlamak, bu vatan toprakları için canımı vermek istiyorum babacığım. Eminim ki sende öyle olsun isterdin. Kanımı, bayrağım hep göklerde dalgalansın diye bağışmalamaya şimdiden razıyım. Sen nasıl bu vatan için, bayrak için, ülke ve millet için döktüysen kanını, benim de sana yakışır bir evlat olmam gerekir. Babacığım ben de senin gibi, bir Türk askerine yakışır, alnı ak bir şekilde şehit olduysan bende olmak istiyorum. Sana yemin ediyorum ki, vatanıma yakışır bir asker olacağım. " yazıyordu. Daha da uzundu. Okurken gözyaşlarımı tutamadım. Bu muhteşem bir evlat. Ben de eminim ki oğlum yaşasaydı, Ali gibi bir oğlu olduğu için gurur duyardı. Benim ona duyduğum gurur gibi.
Aradan beş sene geçti. Ve Ali asker oldu. Babasına verdiği sözü tutmuştu. Bende gurur duyuyordum. Görev yeri Diyarbakırdı. Onu görev yerine bırakmıştık. Bir hafta sonra, sabahın erken saatlerinde telefon zırıltısıyla uyandım ve telefonu açtım. "Alo Ali ARSLAN'ın evi mi ? " dedi. Evet buyrun dedim. Olanları tahmin edebiliyorumdum. Gözlerim dolmuştu. Sakince dinledim. "Torununuzu çatışmada kaybettik, başınız sağolsun. " dedi ve kapattı. Bir can daha almiştı bu kara toprak benden. Bir şehit daha çıktı bu evden. Oğullarımla gurur duyuyorum. Bir oğlum daha olsa o da asker olsun isterdim. Ne olursa olsun, bu vatan sağolsun.
Yorumlar
Yorum Gönder