Ömrünü Adadığı O Dükkan
Koca Dünya'da tek başıma kalmıştım bir kere. Tek başına kalınca anlıyormuş insan Dünya'nın ne kadar büyük olduğunu. Daha bir hafta olmuştu ailemi bir depremde kaybedeli. Sadri Ustadan başka kimsem yoktu. Ailemi kaybettikten sonra o baktı, büyüttü beni. Sadri Usta, babamın bir arkadaşıydı. Bize gelip giderdi. Küçüklüğümden beri beni çok severdi. Tabi bende onu. Herkes gibi bende yardımseverliğiyle tanıyordum onu. Benimle yaşıt bir de oğlu vardı. Adı Selim. Çocukluğumuz Selimle birlikte geçti. Birbirimizi iyi anlardık. Güzel de anlaşırdık Selimle. Sadri Usta'nın ömrünü adadığı küçük bir ayakkabı dükkanı vardı. Ayakkabı kalıplarıyla uğraşır, sabahtan akşama kadar işini severek yapardı. Ben de onunla birlikte sevdim bu işi. Zaten yazları gelir yardım ederdim Sadri Ustaya. Şimdi ise yaz-kış bu dükkandayım. Sadri Usta evine de götürmek istiyordu beni kalmam için fakat Selim'in nasıl tepki vereceğini biliyordu. Bu yüzden Selim ile benim aramı bozmak istemiyordu. Sadri Ustayla beraber dükkanın arkasındaki küçük odaya benim icin beraber yatak hazırladık. Yatak dediysem minderli falan değil, kartonlardan yapılmaydı. O da bana yeterdi. Dükkan benim evimdi artık. Sadri Usta ancak böyle yardım edebiliyordu bana. Zaten onun da çok kazancı yoktu. Ailesine zar zor bakarken bir de ben yük olmak istemiyordum ona. Bir yandan çalışıp bir yandan da okumaya başladım. Okuyup kendimi kurtaracaktım sonra da Sadri Ustayı. Bunun için Sadri Ustaya söz bile vermiştim. Öyle çok hayal kurmaya fırsatım olmadı benim o yüzden babamdan ve Sadri Ustadan ne gördüysem o mesleği yapacaktım ben. Selim ise doktor olmak istiyordu. Onun hayal kurmak için epey vakti olmuş olmalı ki önceden mühendis olmak istiyordu. Şimdi doktor olmak istemesinin sebebi ise dedesini yanlis müdahale sonucu kaybetmesiydi. O gün söz vermişti Selim kendine. Bütün hastalarına dedesiymiş gibi bakacaktı. Hastalarının her yardımına koşacaktı. Ben ise Sadri Usta'mın yaptığı ayakkabı kalıplarını en iyi şekilde piyasaya sürüp patentini alacaktım.
On yıl sonra...
Ben iyi bir ayakkabı firması sahibi, Selim ise işinde iyi bir doktor oldu. İkimizin de istediği olmuştu. Hayallerimize kavuşmuştuk. Bundan sonrası zaten olurdu. Buna şüphemiz yoktu. İlk önce bir ev sonra bir araba aldım. İnsanın ömrü boyunca biriktirdiği parayla zar zor alınabilen şeylerdi bunlar. Benim şimdiden olmuştu. Hepsi Sadri Usta'nın sayesinde olmuştu. O olmasaydı şimdi burada olamazdım. İşte bu yüzden o koca yürekli adamı ben çok seviyorum. Büyüdük, iş sahibi olduk evet ama geldiğimiz yeri de unutmadık. Sadri Usta nasıl unutulabilir ki zaten. Ustaların babasıydı o. Yüreği güzel adam.
Çok geçmeden onun da yanıma gelmesi için bir teklifte bulundum. Her şey onun istediği gibi olacaktı. Ama o bunu istemedi. O ömrünü adadığı küçük dükkânından vazgeçmek istemedi. Gözü gibi baktığı dükkanını bırakamadı. Haklıydı Sadri Usta, onu oradan koparmak düşüncesizlik olurdu. Sadri Ustayı kıramadım. O mutluysa ben de mutluydum zaten. Bir yandan işlerimle ilgileniyor, bir yandan da Sadri Ustayı yalnız bırakmıyordum. Selimle beraber ne isteği var ise tamamlıyor, üzerinden elimizi eteğimizi çekmiyorduk. Tıpkı bir zamanlar Sadri Usta'nın bana baktığı gibi...
Şimdilerde dükkanına uğradıkça çayla beraber bir tavla oynamadan bırakmazdı. Her seferinde kolumun altına verdiği o tavlayı acaba ben ne zaman ustamın koluna vereceğim diye merakla bekliyorum.
On yıl sonra...
Ben iyi bir ayakkabı firması sahibi, Selim ise işinde iyi bir doktor oldu. İkimizin de istediği olmuştu. Hayallerimize kavuşmuştuk. Bundan sonrası zaten olurdu. Buna şüphemiz yoktu. İlk önce bir ev sonra bir araba aldım. İnsanın ömrü boyunca biriktirdiği parayla zar zor alınabilen şeylerdi bunlar. Benim şimdiden olmuştu. Hepsi Sadri Usta'nın sayesinde olmuştu. O olmasaydı şimdi burada olamazdım. İşte bu yüzden o koca yürekli adamı ben çok seviyorum. Büyüdük, iş sahibi olduk evet ama geldiğimiz yeri de unutmadık. Sadri Usta nasıl unutulabilir ki zaten. Ustaların babasıydı o. Yüreği güzel adam.
Çok geçmeden onun da yanıma gelmesi için bir teklifte bulundum. Her şey onun istediği gibi olacaktı. Ama o bunu istemedi. O ömrünü adadığı küçük dükkânından vazgeçmek istemedi. Gözü gibi baktığı dükkanını bırakamadı. Haklıydı Sadri Usta, onu oradan koparmak düşüncesizlik olurdu. Sadri Ustayı kıramadım. O mutluysa ben de mutluydum zaten. Bir yandan işlerimle ilgileniyor, bir yandan da Sadri Ustayı yalnız bırakmıyordum. Selimle beraber ne isteği var ise tamamlıyor, üzerinden elimizi eteğimizi çekmiyorduk. Tıpkı bir zamanlar Sadri Usta'nın bana baktığı gibi...
Şimdilerde dükkanına uğradıkça çayla beraber bir tavla oynamadan bırakmazdı. Her seferinde kolumun altına verdiği o tavlayı acaba ben ne zaman ustamın koluna vereceğim diye merakla bekliyorum.
Hikayen güzel ve akıcı olmuş bu nedenle insanın okudukça okuyası geliyor.Bir daha ki yazını merakla bekliyorum...
YanıtlaSilemeğine sağlık.
YanıtlaSilGüzel bir hikaye olmuş.Anlatmak istediğini iyi ifade etmişsin.
YanıtlaSilHikayeyi güzel yazmışsın. Olay akışını beğendim. Sadece hikayenin konusuna göre sonuna bir söz mü ekleseydin acaba diye düşündüm?
YanıtlaSilGüzel bir hikaye olmuş canım emeğine sağlık. Akıcı ve etkileyici olması dikkat çekiyor.
YanıtlaSil