Adalet Paradoksu

Bulutların gökyüzünü kucakladığı bir sabah,güneş yüzünü kapatmış;sonbahar ha geldi ha gelecek...
Nevzat yine her sabah olduğu gibi hangi kravatı giyeceğini seçmekte zorlanıyordu. Oysa ki kararsızlıktan hiç hoşlanmazdı. Eli,yüzü düzgün, yakışıklı,orta boylu,ayakları normalden uzun,genç bir avukattı.Karamsar biri olmasına rağmen her zaman güler yüzlü,insanlarla iyi geçinirdi. Bir de erkek kardeşi Niyazi vardı. Niyazi alkol ve uyuşturucu kullandığı için göz altları morarmış,kambur,aşırı zayıf ve uzun boylu bir gençtir. Düzenli bir işi olmadığı için abisinden yardım alıyordu.
Nevzat uygun kravatı seçtikten sonra ofisine doğru yola koyuldu. Birkaç yüz metre yürüdükten sonra çöpün yanında kardeşi Niyazi`yi gördü. Koşar adımlarla yanına gitti. Telaşla,onu hırpalayarak uyandırmaya çalışıyordu.Gözleri açılınca ağzından birkaç kelime döküldü:
"Ben yaptım ağabey,ben öldürdüm onu."
Nevzat`ın yüzü bembeyaz oldu. Niyazi`nin elinde kanlı bir bıçak vardı.
"Ne yaptın sen Niyazi? Yine ne halt işledin?!"
"İsteyerek yapmadım,nasıl olduğunu bile hatırlamıyorum."
"Kalk! Kalk,hemen eve gidelim,kimse görmeden."
Niyazi topallamasına rağmen,Nevzat hızlı adımlarla kardeşini sürüklüyordu. Eve gelip biraz dinlendikten sonra Niyazi anlatmaya başladı:
"Dün gece 2 gibiydi. Yine krizim tuttu ama bu seferki daha şiddetliydi ağabey. Karşımdan iki adam geliyordu. Tabi benim kafa o zaman uçuyor. Beni duvara yapıştırdılar. Kafamı duvara çarpıp yere düştüm. Tüm paramı alıyordu biri,bende o ara çıkardım bıçağı sapladım adama. Ayağa kalktım sonra diğerinin üstüne yürüdüm,kaçtı gitti. Bende eve geliyordum,beni bulduğun yerde yığılıp kalmışım. Adam hâlâ yatıyordur orada."
Nevzat dikkatle dinledi,birkaç dakika sustu ve sonra:
"Aptal herif!Aptal!.." diye hakaretler,küfürler savurmaya başladı.
Niyazi başını öne eğmiş hâlde:
"Ağabey ne desen haklısın ama vallahi bilerek yapmadım."
"Kalk!Kalk,gidiyoruz. Senin teslim olman gerek. Aramaya başlamışlardır bile."
"Ağabey sen ciddi misin? Beni ele mi vereceksin?"
"Niyazi adalet yerini bulmalı,saklanırsan daha kötü olur."
"Ağabey yapma bunu. Beni hapse atarlar. Ben ne yaparım orada?"
"Onu bu haltı işlemeden önce düşünecektin."
"Ağabey en azından birkaç gün saklanayım. Hem belki bulamazlar beni."
"Lan sen ne salak bir herifsin. Eninde sonunda yakalanacaksın,ha bugün ha yarın,ne farkeder?"
"Ağabey lütfen,yalvarırım yapma bunu."
Biraz sessizlik oldu...
Nevzat biraz olsun sakinleşti:
"Ben tuvalete gidiyorum sakın bir yere kaçma her yerde aranıyorsundur."
10 dakika sonra Nevzat geri döndüğünde Niyazi'yi pencereden dışarı bakarken buldu. Yanına gitti ve dışarıyı seyretmeye başladılar. Her 3 dakikada bir polis geçiyordu yakınlardan. 30 dakika boyunca seyrettiler. Saat 10 olmuştu. Biraz sonra kapı şiddetle çalınmaya başladı ve kapının arkasından o can alıcı cümle işitildi:
"Açın kapıyı,polis!"
Niyazi'nin yüzü bembeyaz oldu. Nevzat kapıya doğru hışımla ilerledi,Niyazi'nin gözlerine bakarak:
"Çok üzgünüm kardeşim ama doğru olanı yapmak zorundaydım. Bu senin iyiliğin içindi. Çok özür dilerim kardeşim." dedi ve kapıyı açtı.
Polisler Niyazi'yi götürürlerken,Niyazi tek kelime konuşamadı. Ağabeyinin yaptığını acımasızca görüyordu. Fakat ağabeyini hiç suçlamadı. Aradan geçen 7 yıl Niyazi'ye çok iyi ders oldu. Artık kimseye mutlak güven duymuyor fakat güvenmediğini de hissettirmiyordu.

Yorumlar

  1. SAMET FEVZİ ÜNSAL18 Mayıs 2016 09:58

    Çok güzel bir yazı olmuş eline sağlık .

    YanıtlaSil
  2. Yazın gerçekten güzel olmuş.Akıcı,uzun anlaşılır....

    YanıtlaSil
  3. MEHMET GÖNCÜ30 Mayıs 2016 20:24

    Anlatımın gayet başarılı olmuş.

    YanıtlaSil
  4. MEHMET GÖNCÜ30 Mayıs 2016 20:26

    Anlatımın gayet başarılı.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar