Bir Çocuğun Gözyaşında Dünya

"İki gün kaldı. Yalnızca iki gün kaldı...Herkesin aklında aynı soru, 'Ya dönemezse, ne olacağız?' Ben de korkuyorum aslında. Ama aklımdaki soru 'Ben dönemezsem,bıraktıklarım ne olur değil de, ben vatanım için gitmezsem ne olur?' Vatan!" Akşam yemeği saatinde kimseden ses çıkmıyordu. Küçük Emre bile biliyordu sanki babasının askere gideceğini... Yemek sonrası televizyonun karşısına geçip, haberleri izliyorlardı ki; şehit haberleri ile karşılaştılar. Mehmet televizyonu kapattı.Emre babasının neden böyle bir şey yaptığını anlamadı.Sordu.                                                                        -Neden kapattın baba televizyonu?                                                                                      --Uyku saatin geldi de o yüzden kapattım. Hadi doğru yatağa. Ayrılık günü... Herkesin gözünde yaşlar var. Kiminin gözünde sulanmalar , kimi hüngür hüngür... Hepsi Mehmet'in dönemeyeceğine o kadar inanmış gibiydi ki. Emre'yse olup bitenlerden uzak arkadaşlarıyla oyun oynuyordu. Bilmiyordu, herkesin babası için ağladığını... Mehmet ailesiyle, konu komşuyla vedalaşmış, herkesle helalleşmişti. Vedalaşmadığı tek bir kişi kalmıştı;oğlu... Nasıl veda edecekti şimdi ona,hiç bilmiyordu. Ona bir asker şapkası almıştı Mehmet.                                                                                                                                 -Al oğlum, bunu senin için aldım. Bir süre burada olmayacağım ama gittiğim yerde ben de böyle bir şapka takacağım. Sakın kaybetme şapkanı, gelince birlikte takarız.                      -Gelecek misin baba?                                                                                           -...Geleceğim. İçi burkuldu Mehmet'in, oğluna geleceğim demişti ama dönemeyebilirdi. İlk defa o soruyu sormuştu kendine "Ya dönemezsem?". Neyse ki biraz sonra rahatlamıştı, oğlunun ve daha nice çocuğun rahatı için gidiyordu, bu vatan için... Umutsuzlukla bakan gözler vardı ortada ve herkesin ağzında aynı cümle "En büyük asker bizim asker!" Mehmet askere geleli yalnızca üç hafta olmuştu. Bu süre zarfında haftada bir kez mutlaka ailesiyle iletişime geçiyordu. Ta ki o güne kadar. Mehmet gönderildiği çatışmada şehit olana kadar... Kimse Mehmet'le iletişim kuramıyordu. Bir hafta boyunca hiç haber gelmemişti. İçlerini bir hüzün kaplamıştı. Korktukları başlarına gelmiş olabilirdi... Dönemeyecek olabilirdi... Tam bu sırada kapının zili çaldı. Kapıyı Emre açtı. Karşısında ilk defa gördüğü bir adam vardı. Babasının kendisine hediye ettiği şapkadan vardı kafasında...Arkasındaysa sarılmış bir bayrak vardı... Hediye gibi duruyordu ama böyle sarılmazdı ki hediyeler., ne vardı içinde acaba...                                                                   -Sen... Sen Emre olmalısın?                                                                                                  -Evet benim ama siz kimsiniz? Bu arkanızdaki şey ne? Mehmet'in komutanı ve silah arkadaşları ne diyeceklerini bilmiyorlardı, nasıl söylerlerdi babasının orada olduğunu? Onlar bunu düşünürken, içeriden Emre'nin annesi geldi. Kapıya gelenleri gördüğünde, hiç konuşmadan olduğu gibi yere yığıldı. Aynı manzarayı Emre de görmüştü ama o böyle olmamıştı... Anlamamıştı çünkü... Annesini böyle görünce anladı... Geleceğim diyen babası gelemeyecekti. Ağlamaya başladı. Babasının gidişinden sonra ilk defa ağlıyordu. Kimseye neden ağladıklarını sormamıştı o. Babasıyla son kez televizyon izlediklerinde de böyle bir şey görmüştü. Bayrağın yanında ağlayan insanlar varsa eğer, bayrak için gitmiş bir insan var demektir. Ağladı, ağladı... Çok şey gitti içinden, en kötüsü de babası gitmişti hayatından... "En büyük asker bizim asker" diyerek uğurladıkları babasının ardından bu kez "Vatan sağolsun" diyordu...

Yorumlar

  1. İSMAİL TOLGA GÜMÜŞ21 Nisan 2016 03:02

    Gayet güzel bir metin. Anlatımını da beğendim. Hoş, güzel bir metin olmuş. Eline sağlık.

    YanıtlaSil
  2. Konuyu çok güzel anlatmışsın.

    YanıtlaSil
  3. Yüreğimizdeki yarayı konu edinmişsin. Olayların ani gelişmesine rağmen konu bütünlüğünü sağlamışsın.Başarılı bir yazı olmuş. Tebrik ederim. "Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır. Toprak, uğrunda ölen varsa vatandır"

    YanıtlaSil
  4. NESLİHAN ALDEMİR29 Nisan 2016 22:52

    Çok teşekkür ederim arkadaşlar...?

    YanıtlaSil
  5. Ellerine sağlık çok güzel bir hikaye olmuş.Konunu da çok beğendim.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar