Daima Sevmek
''.... Ve prens ait olmanın yere gitmenin verdiği huzurla kapatmış gözlerini.''
Meraklı ve heycanlı gözlerle babasını dinleyen küçük kız hikayenin bitmiş olduğunu farkettğinde buruk bir üzüntü hissetmişti içinde bir yerlerde. Kitaptan başını kaldıran genç babası hala uyumamış ve gözleri dolu dolu olmuş kızına hafif bir tebessümle baktı. Aslında şimdiye kadar uyumuş olması gerekiyordu fakat hikaye küçücük kalbini çok etkilemişti anlaşılan.
'' Mutsuz son olmak zorunda mıydı babacım?''
Küçük kızın sorusu üzerine genç adam ne diyeceğini bilememişti. Mutsuz son sayılmazdı ki bu. Pek mutlu da sayılmazdı ama olsundu. Sevenler bir şekilde birlikte olduktan sonra bu nasıl mutsuz son olabilirdi ki? Beklentiyle kendisini izleyen miniğe döndü genç adam;
''Mutsuz son değildi ki meleğim.''
'' Ama onlar öldüler.''
Düşündü genç adam ölmek mutsuzluk muydu? Saniyeler içinde aklına karısı geliverdi. Buruk bir tebessümle kızına cevap verdi genç adam.
'' Ölmek, mutsuzluk değildir küçüğüm. Sevenleri ölüm ayırmaz. Onlar öldükten sonra da mutlu ve beraber olucaklar.''
Sevginin nasıl kutsal bir şey olduğunu hayal etti küçük kız.
'' Bende sevmek istiyorum babacım.''
Kızının sözüne ufak çaplı bir kahkaha attı genç adam.
'' Sevebilirsin kızım, sevmek genel bir terimdir hem.''
Anlamayan gözlerle babasının dediklerini dinleyen kız babasının devam etmesine izin vermeden sorusunu sordu.
'' Nasıl yani?''
'' Sevmek, sadece bir kişiye karşı hissedilen bir şey değildir. Hayvanlar, ağaçlar, gökyüzü veya daha fazlasını sevebilir insan.''
Küçük kız bir anda ortaya atılarak konuşmaya başladı.
'' Bende seviyorum o zaman babacım. Çünkü bende ağaçlar, hayvanları çok seviyorum.''
Kızını gülümseyerek izleyen genç adam eğilip nergis kokulu saçlarına bir öpücük kondurdu küçük kızının.
Küçük kızın gözleri kapanmaya başlamıştı. Bu saate kadar dayanabilmesi bile mucizeydi. Belkide merak.
'' Uyku vakti küçük hanım.''
Bunu bekliyormuşcasına babasına sarıldı küçük kız.
'' İyi geceler babacım.''
'' İyi geceler küçüğüm.''
Genç adam kızını izledi uykusunda bir süre. Sevgi, küçük kızda beden bulmuştu sanki. Karısının ölümünden sonra sevgininde öldüğünü sanan genç adam kızında tekrar farketmişti bu güzelliği.
Odadan çıkan genç adam kendisini anılara bıraktı. Her fotoğrafı tek tek inceledi yeniden. Kalan bir kaçının arkasınada aklındakileri yazmaya karar verdi. Rastgele çekip aldı bir fotoğraf. Bu evlenmeden iki gün önce çekilmiş bir fotoğraftı. Genç adam inceledikçe kalbindeki sevgiyi tekrar tekrar hissetti. O kadar mutlu görünüyorladı ki...
Genç adam, yaşlandığını hissediyordu sanki. Çökmüş yaşlı bir adamdı sanki uzun zamandır. Gözünden düşen yaşları silerek fotoğrafın arkasını çevirdi ve döktü içndekileri kalemiyle.
'' Sevdiğin müddetçe
ve sevebildiğin kadar,
Sevdiğine her şeyini verdiğin müddetçe
ve verebildiğin kadar gençsin.''
Nazım Hikmet RAN
Aklına ilk geleni yazmıştı genç adam. Daima sevmişti koca yüreği. Çok sevmek önemli değildi onun için. Kendi kendine konuşan genç adam '' Çok sevmek önemli değil. Bak Nazım'a. O da çok sevdi. Pirayeyi, Münevveri, Galinayı, Verayı... Ama bu sonradan aşık olmaktan alıkoymadı onu. Önemli olan sürekli sevmek, daima sevmek...'' diye söylendi gecenin karanlığına.
Meraklı ve heycanlı gözlerle babasını dinleyen küçük kız hikayenin bitmiş olduğunu farkettğinde buruk bir üzüntü hissetmişti içinde bir yerlerde. Kitaptan başını kaldıran genç babası hala uyumamış ve gözleri dolu dolu olmuş kızına hafif bir tebessümle baktı. Aslında şimdiye kadar uyumuş olması gerekiyordu fakat hikaye küçücük kalbini çok etkilemişti anlaşılan.
'' Mutsuz son olmak zorunda mıydı babacım?''
Küçük kızın sorusu üzerine genç adam ne diyeceğini bilememişti. Mutsuz son sayılmazdı ki bu. Pek mutlu da sayılmazdı ama olsundu. Sevenler bir şekilde birlikte olduktan sonra bu nasıl mutsuz son olabilirdi ki? Beklentiyle kendisini izleyen miniğe döndü genç adam;
''Mutsuz son değildi ki meleğim.''
'' Ama onlar öldüler.''
Düşündü genç adam ölmek mutsuzluk muydu? Saniyeler içinde aklına karısı geliverdi. Buruk bir tebessümle kızına cevap verdi genç adam.
'' Ölmek, mutsuzluk değildir küçüğüm. Sevenleri ölüm ayırmaz. Onlar öldükten sonra da mutlu ve beraber olucaklar.''
Sevginin nasıl kutsal bir şey olduğunu hayal etti küçük kız.
'' Bende sevmek istiyorum babacım.''
Kızının sözüne ufak çaplı bir kahkaha attı genç adam.
'' Sevebilirsin kızım, sevmek genel bir terimdir hem.''
Anlamayan gözlerle babasının dediklerini dinleyen kız babasının devam etmesine izin vermeden sorusunu sordu.
'' Nasıl yani?''
'' Sevmek, sadece bir kişiye karşı hissedilen bir şey değildir. Hayvanlar, ağaçlar, gökyüzü veya daha fazlasını sevebilir insan.''
Küçük kız bir anda ortaya atılarak konuşmaya başladı.
'' Bende seviyorum o zaman babacım. Çünkü bende ağaçlar, hayvanları çok seviyorum.''
Kızını gülümseyerek izleyen genç adam eğilip nergis kokulu saçlarına bir öpücük kondurdu küçük kızının.
Küçük kızın gözleri kapanmaya başlamıştı. Bu saate kadar dayanabilmesi bile mucizeydi. Belkide merak.
'' Uyku vakti küçük hanım.''
Bunu bekliyormuşcasına babasına sarıldı küçük kız.
'' İyi geceler babacım.''
'' İyi geceler küçüğüm.''
Genç adam kızını izledi uykusunda bir süre. Sevgi, küçük kızda beden bulmuştu sanki. Karısının ölümünden sonra sevgininde öldüğünü sanan genç adam kızında tekrar farketmişti bu güzelliği.
Odadan çıkan genç adam kendisini anılara bıraktı. Her fotoğrafı tek tek inceledi yeniden. Kalan bir kaçının arkasınada aklındakileri yazmaya karar verdi. Rastgele çekip aldı bir fotoğraf. Bu evlenmeden iki gün önce çekilmiş bir fotoğraftı. Genç adam inceledikçe kalbindeki sevgiyi tekrar tekrar hissetti. O kadar mutlu görünüyorladı ki...
Genç adam, yaşlandığını hissediyordu sanki. Çökmüş yaşlı bir adamdı sanki uzun zamandır. Gözünden düşen yaşları silerek fotoğrafın arkasını çevirdi ve döktü içndekileri kalemiyle.
'' Sevdiğin müddetçe
ve sevebildiğin kadar,
Sevdiğine her şeyini verdiğin müddetçe
ve verebildiğin kadar gençsin.''
Nazım Hikmet RAN
Aklına ilk geleni yazmıştı genç adam. Daima sevmişti koca yüreği. Çok sevmek önemli değildi onun için. Kendi kendine konuşan genç adam '' Çok sevmek önemli değil. Bak Nazım'a. O da çok sevdi. Pirayeyi, Münevveri, Galinayı, Verayı... Ama bu sonradan aşık olmaktan alıkoymadı onu. Önemli olan sürekli sevmek, daima sevmek...'' diye söylendi gecenin karanlığına.
"Ait olduğu yere gitmenin" olmalıydı. "Olucak" yerine olacak olmalıydı.Hikayenin konusunu beğendim. Birçok konuya değinmişsin. Emeğine sağlık. :)
YanıtlaSil