Saat Ölümü Vurduğu Vakit
"Tüm duyguları tiksindirici buluyorum.Hiç kimseyi sevmiyorum.Sevemiyorum."deyip duruyordu Sezai.Herkesten nefret ediyor,sevmeye,sevilmeye bir türlü inanmıyordu.İnsanlardan uzak duruyor, nerede bir insan onunla iletişim kurmaya çalışsa köşe bucak kaçıyordu.Kimsesi yoktu Sezai'nin.18yaşında yetimhaneden ayrıldığından beri tek başına küçük bir gecekonduda yaşıyordu.Düzenli olarak çalışmıyor,30 yaşındaki bir adamdan çok 70 yaşındaki bir ihtiyarı andırıyordu yaşam biçimiyle.
O günde her zamanki gibi sıradan bir güne uyandı Sezai.Ağır ağır kalktı yataktan.Dünyada belki de yapmayı sevdiği tek şey olan çayını içmek için mutfağa gitti ve çay koydu ocağa.Sonra bir kaç kahvaltılığı masanın üzerine bıraktı.Sonra sandalyeye oturdu ve çayının olmasını beklemeye başladı.O sırada da insanların onun hakkında söylediklerini düşünüyordu. "Yabani." diyorlardı arkasından."Kafayı yemiş,deli!" diye dalga geçiyordu mahallenin veletleri Sezai'yle.Sezai ise içinden gülüyordu onların bu haline."Evet!" diyordu."Evet ben deliyim fakat bunu bilerek yaşıyorum.Peki ya siz?Siz ise o kadar ahmaksınız ki apaçık bir gerçeği inkar ediyorsunuz.Bir de akıllıyız diye geçiniyorsunuz."diyordu Sezai içinden.Fakat dışarıya karşı susuyordu.Biliyordu konuşsa bile kendi doğrularına körü körüne inanan bu koyun sürüsü anlayamazdıki Sezai'yi.Yine deli derler,alay ederlerdi onunla.Bu üzmezdi Sezai'yi fakat sinirlendiriyordu yine de.
Düşüncelerinden sıyrılıp kahvaltısını etti Sezai,çayını içti.Sonra hazırlandı ve sokağa çıktı.Sabah yürüyüşlerini hiç aksatmazdı.Her sabah sahile gider ve uzun saatler yürürdü. Sözü vardı çünkü birine.O geldiği zaman sahilde olacak,onu bekleyecekti.Yetimhaneden giderken böyle söylemişti Sezai'ye o gün."Saat bana geldiği zaman sahilde bekle beni." demişti.18 yaşına gelipte yetimhaneden ayrıldığından beri her gün sahile gelirdi Sezai.Zamanı belirsiz de olsa geleceğine inanıyordu.İçinde yaşamaya dair kalan tek umudun bu olduğunu göremeden inanıyordu Sezai.Nefretin,öfkenin arkasına sığınan bu adam aslında sevginin varlığını kanıtlıyordu.Çocukluktan bu güne koca bir sevgiyi taşıyordu yüreğinde yalanlasa da.Dünyanın en sevecen çocuğuyken taş kalpli bir adam olmayı marifet sayıyordu belli ki.
Yürüyüşünü sonlandırıp banka oturdu.Her zaman yaptığı gibi bekliyordu yine farkında olmadan.Lakin bir ilk yaşandı bu sonbahar sabahı ve çekingen bir el dokundu Sezai'nin omzuna. Ürpertiyle fırladı yerinden Sezai.Karşısında ki yüze baktı uzun uzun.Başta tanıyamadı ki fakat o gözler ki (unutulması ne mümkün!) bir bir anıları canlandırdı Sezai'nin gözünde.Yetimhane bahçesinde koşan iki çocuk,yıldızların altında gökyüzünü izleyen iki genç...Bir sonbahar sabahı giden sarı saçlı Muazzez...Sezai'ye yabancı gelen bir sesle
-"Sezai?Sensin değil mi ?" diye sordu.
Çok sonradan 30 yıl sonra Sezai bu anı şu sözlerle anlatacaktı;
"Başta yabancı geldi sesi.Değişmiş dedim.Sonra gözlerine bakınca anladım değişen yalnızca sesiydi.Ruhu aynıydı.Belki boyu uzamış biraz ama yine de uzun değil.Zaten minyon tipliydi.İsmimi öyle bir söyledi ki zaman durdu o an.Rüzgar sarı saçlarını uçurup,özlemi suratıma vurdukça durdu zaman."
Bir süre konuşamadı Sezai.Sonra kendine gelmeyi akıl etti de cevap verebildi.
-"Benim."diyebildi.Öyle bir güldü ki Muazzez'in gözleri güneş kemiklerini sızlattı Sezai'nin.Sahiden değişmemiş dedi içinden.Sımsıkı sarıldılar birbirlerine.Kucaklaştılar eski iki dost,iki eski sevgili.
-"Sonunda geldin Muazzez."
-"Öyle deme çok zamandır arıyorum seni."
-"Oysa ben hep buradaydım.Saatin sana gelmesini bekliyordum."Bir süre konuşmadılar.Sonra nedense Muazzez söyleme gereği duydu ve ;
-"Evlendim ben."dedi.Şaşırdı ama belli etmedi Sezai.
-"Hayırlı olsun.Mutluluklar."
-"Sen?" dedi Muazzez."Sen evlendin mi ?"
-"Hayır.O kadar kolay değil."dedi Sezai sitemle.Gözleri doldu Muazzezin ama verecek cevabı yoktu.Sustu.Ne kadar oturdular öyle bilinmez ama en sonunda Sezai dayanamayarak ;
-"Git artık."diye mırıldandı.
-"Haklısın fakat seni bir daha göremeyecek miyim?"
-"Saat" dedi Sezai "Saat ölümü vurduğu vakit görüşürüz bundan sonra."Sonra döndü arkasını ve evine doğru yola koyuldu.Muazzez ise bu virane adama son kez sesini duyurdu.
-"Sev Sezai.Sen anca sevdiğinde güzel bir adam olabiliyorsun."Duydu Sezai fakat duymazmış gibi yürümeye devam etti.
O günden sonra sevdi ama.Kuşları,böcekleri,çiçekleri,denizi,maviyi,çocukları sevdi Sezai.Bir çocuk aldı yetimhaneden.Adı Aziz'di.Aziz'i sevdi Sezai.Bir ana gibi şefkatle büyüttü ,sevmeyi öğretti ona.Çok sonra yine bir gün Aziz'e Muazzez'i anlatırken şu cümleler döküldü dudaklarından.
"Benden uç Muazzez geçti Aziz.
Birincisi çocuktu bana sevilmeyi öğretti.
İkinci arkadaştı bana nefreti öğretti.
Sonuncusu ise Aziz o bir ömürdü geçti.Fakat en önemlisini o öğretti.Sevmeyi öğretti."
Bu sözlerinden yaklaşık 3 yıl sonra 66 yaşında yetimhane bahçesinde ağlarken tanıdığı sarı saçlı,kara gözlü Muazzez'in ölüm haberini aldı Sezai.Üzülmedi aksine sevindi.O küçük kız olmuştu Muazzez yine.Yine can dostu olmuştu.Muazzez'in ölümünden 2 ay sonra Sezai'de sessiz sedasız son nefesini verdi.O küçük çocuk oldu yine.Saat ölümü vurduğu vakit buluştu iki asırlık nefes.Geriye sevgi kaldı,dostluk kaldı...Bir de Sezai'nin sevgiyle yetiştirdiği fidan Aziz kaldı..
O günde her zamanki gibi sıradan bir güne uyandı Sezai.Ağır ağır kalktı yataktan.Dünyada belki de yapmayı sevdiği tek şey olan çayını içmek için mutfağa gitti ve çay koydu ocağa.Sonra bir kaç kahvaltılığı masanın üzerine bıraktı.Sonra sandalyeye oturdu ve çayının olmasını beklemeye başladı.O sırada da insanların onun hakkında söylediklerini düşünüyordu. "Yabani." diyorlardı arkasından."Kafayı yemiş,deli!" diye dalga geçiyordu mahallenin veletleri Sezai'yle.Sezai ise içinden gülüyordu onların bu haline."Evet!" diyordu."Evet ben deliyim fakat bunu bilerek yaşıyorum.Peki ya siz?Siz ise o kadar ahmaksınız ki apaçık bir gerçeği inkar ediyorsunuz.Bir de akıllıyız diye geçiniyorsunuz."diyordu Sezai içinden.Fakat dışarıya karşı susuyordu.Biliyordu konuşsa bile kendi doğrularına körü körüne inanan bu koyun sürüsü anlayamazdıki Sezai'yi.Yine deli derler,alay ederlerdi onunla.Bu üzmezdi Sezai'yi fakat sinirlendiriyordu yine de.
Düşüncelerinden sıyrılıp kahvaltısını etti Sezai,çayını içti.Sonra hazırlandı ve sokağa çıktı.Sabah yürüyüşlerini hiç aksatmazdı.Her sabah sahile gider ve uzun saatler yürürdü. Sözü vardı çünkü birine.O geldiği zaman sahilde olacak,onu bekleyecekti.Yetimhaneden giderken böyle söylemişti Sezai'ye o gün."Saat bana geldiği zaman sahilde bekle beni." demişti.18 yaşına gelipte yetimhaneden ayrıldığından beri her gün sahile gelirdi Sezai.Zamanı belirsiz de olsa geleceğine inanıyordu.İçinde yaşamaya dair kalan tek umudun bu olduğunu göremeden inanıyordu Sezai.Nefretin,öfkenin arkasına sığınan bu adam aslında sevginin varlığını kanıtlıyordu.Çocukluktan bu güne koca bir sevgiyi taşıyordu yüreğinde yalanlasa da.Dünyanın en sevecen çocuğuyken taş kalpli bir adam olmayı marifet sayıyordu belli ki.
Yürüyüşünü sonlandırıp banka oturdu.Her zaman yaptığı gibi bekliyordu yine farkında olmadan.Lakin bir ilk yaşandı bu sonbahar sabahı ve çekingen bir el dokundu Sezai'nin omzuna. Ürpertiyle fırladı yerinden Sezai.Karşısında ki yüze baktı uzun uzun.Başta tanıyamadı ki fakat o gözler ki (unutulması ne mümkün!) bir bir anıları canlandırdı Sezai'nin gözünde.Yetimhane bahçesinde koşan iki çocuk,yıldızların altında gökyüzünü izleyen iki genç...Bir sonbahar sabahı giden sarı saçlı Muazzez...Sezai'ye yabancı gelen bir sesle
-"Sezai?Sensin değil mi ?" diye sordu.
Çok sonradan 30 yıl sonra Sezai bu anı şu sözlerle anlatacaktı;
"Başta yabancı geldi sesi.Değişmiş dedim.Sonra gözlerine bakınca anladım değişen yalnızca sesiydi.Ruhu aynıydı.Belki boyu uzamış biraz ama yine de uzun değil.Zaten minyon tipliydi.İsmimi öyle bir söyledi ki zaman durdu o an.Rüzgar sarı saçlarını uçurup,özlemi suratıma vurdukça durdu zaman."
Bir süre konuşamadı Sezai.Sonra kendine gelmeyi akıl etti de cevap verebildi.
-"Benim."diyebildi.Öyle bir güldü ki Muazzez'in gözleri güneş kemiklerini sızlattı Sezai'nin.Sahiden değişmemiş dedi içinden.Sımsıkı sarıldılar birbirlerine.Kucaklaştılar eski iki dost,iki eski sevgili.
-"Sonunda geldin Muazzez."
-"Öyle deme çok zamandır arıyorum seni."
-"Oysa ben hep buradaydım.Saatin sana gelmesini bekliyordum."Bir süre konuşmadılar.Sonra nedense Muazzez söyleme gereği duydu ve ;
-"Evlendim ben."dedi.Şaşırdı ama belli etmedi Sezai.
-"Hayırlı olsun.Mutluluklar."
-"Sen?" dedi Muazzez."Sen evlendin mi ?"
-"Hayır.O kadar kolay değil."dedi Sezai sitemle.Gözleri doldu Muazzezin ama verecek cevabı yoktu.Sustu.Ne kadar oturdular öyle bilinmez ama en sonunda Sezai dayanamayarak ;
-"Git artık."diye mırıldandı.
-"Haklısın fakat seni bir daha göremeyecek miyim?"
-"Saat" dedi Sezai "Saat ölümü vurduğu vakit görüşürüz bundan sonra."Sonra döndü arkasını ve evine doğru yola koyuldu.Muazzez ise bu virane adama son kez sesini duyurdu.
-"Sev Sezai.Sen anca sevdiğinde güzel bir adam olabiliyorsun."Duydu Sezai fakat duymazmış gibi yürümeye devam etti.
O günden sonra sevdi ama.Kuşları,böcekleri,çiçekleri,denizi,maviyi,çocukları sevdi Sezai.Bir çocuk aldı yetimhaneden.Adı Aziz'di.Aziz'i sevdi Sezai.Bir ana gibi şefkatle büyüttü ,sevmeyi öğretti ona.Çok sonra yine bir gün Aziz'e Muazzez'i anlatırken şu cümleler döküldü dudaklarından.
"Benden uç Muazzez geçti Aziz.
Birincisi çocuktu bana sevilmeyi öğretti.
İkinci arkadaştı bana nefreti öğretti.
Sonuncusu ise Aziz o bir ömürdü geçti.Fakat en önemlisini o öğretti.Sevmeyi öğretti."
Bu sözlerinden yaklaşık 3 yıl sonra 66 yaşında yetimhane bahçesinde ağlarken tanıdığı sarı saçlı,kara gözlü Muazzez'in ölüm haberini aldı Sezai.Üzülmedi aksine sevindi.O küçük kız olmuştu Muazzez yine.Yine can dostu olmuştu.Muazzez'in ölümünden 2 ay sonra Sezai'de sessiz sedasız son nefesini verdi.O küçük çocuk oldu yine.Saat ölümü vurduğu vakit buluştu iki asırlık nefes.Geriye sevgi kaldı,dostluk kaldı...Bir de Sezai'nin sevgiyle yetiştirdiği fidan Aziz kaldı..
Tuğba çok güzel bir yazı olmuş tam bir yazar elinden çıkmış gibi ellerine yüreğine sağlık;-) ;-) ;-)
YanıtlaSilTeşekkürler Seher ?
YanıtlaSilÇok güzel yazılar yazıyorum bence yazar olmalısın.
YanıtlaSil