ÜÇ GÜN ...
Bir sabah uyandığımda Karadenizin o hırçın dalgalarının sesini duyuyordum. Hava kapalı ve cok nemliydi. İçimde kötü bir his vardı, sanki bugün birşeyler olacak gibiydi.İçimdeki bu hisle beraber mutfağa inip kahvaltımı hazırladım. Sıcak kahvemden bir yudum ve tostumdan bir ısırık aldım ve içimdeki bu kötü hissin arttığını ve kalbimin sıkışmaya başladığını fark ettim. Bu hisle kendi içimde boğuşurken telefonum çaldı, arayan yardımcım Hatice Hanım dı . Telefonda söyledikleri karşısında şok olmuştum. Komşum olan ve eşi ressam olan Ferda Hanım , dün gece benimde bulunduğum ve kocasının düzenlediği resim serigisinden sonra evinde ölü bulunduğunu söyledi. Daha olayları sindirememişken kapı çaldı ve gelen polis memurlarıydı. Dün gece ki yaşanan cinayet için beni karakola götüreceklermiş de sorguya çekeceklermiş .Durumun ciddiyetini tam kavrayamadım anlaşılan polis memuru dediklerini tekrarladı ve üzerimi değiştirip karakola gittim. Duvarları siyah boyalı tam ortasında bir masa ve sandalye olan tavandan aşağıya sarkıtılmış parlak gri renkli bir lambası olan bir odaydı burası. İçeri 2 sivil kıyafetli polis girdi ve yaşnan olaylarla ilgili küçük bir girizgah yaptı. Bu girizgahta benim Ferda ile olan arkadaşlığımızı,sürekli benim evime girip çıktığını ve bunun sonucunda cinayetle ilgili şüpheli olduğumu anlattı. Bu kısa sürede bu kadar bilgiyi nereden bulmuşlardı . Neyse . Polisin dediği doğruydu Ferda sürekli evime gelip benle sohbet edip birkaç kitap alır giderdi. (Kitap mı ? Evet . Çünkü evim neredeyse kütüphane gibidir) Ferda bir keresinde bana, aslında eşini hiç sevmediğini zaten kendinden yaşça büyük olduğunu ve eşiyle parası için evlendiğini söylemişti. Bu cinayeti kocası işlemiş olabilirmiydi? Birde evlerinde çocuklarına bakan Rus bir bakıcı vardı. O da şüpheliler arasında mıydı ? Sorgu sırasında bu sorular dolaşıyordu kafamda. Hele şükür sorgu bitmişti beni evime gönderdiler ama şehir çıkışlarımıda kontrol altına alacaklarmış. Eve gitmek için arabama bindim ve Hatice Hanımın evine uğradım. İçeri girdiğimde oğlu Hasan kanepede yatıyordu. Hasanın zihinsel bir hastalığı vardı. Diğer insanlar gibi işlerini halledebiliyordu ama yaptığı şeyleri unutup davranışlarını kontrol edemiyordu. Hasan ve Hatice Hanımı görüp eve gittim. Akşam olmuştu ve günün yorgunluğu üstüme çökmüştü bir düş alıp uyudum. Sabah siren sesleriyle uyandım koşup yola bakan pencereden dışarı baktım ve polis aracının içinde Ferda nın çocuğuna bakan Rus bakıcıyı gördüm. Olaylar gittikçe karışıyordu. Mutfağa inip kahvemi ve tostumu hazırladım , elime bir kitap alı okumaya başladım. Kitabın son sayfalarına yaklaşmıştım. Saate baktım akşam olmuştu neredeyse. Kapı çaldı. Gelen yine polis memurlarıydı. Ellerime kelepçe takıp beni yine karakola götürdüler. Rus bakıcı cinayeti benim işlediğimi söylemiş ama ellerinde kanıtları yokmuş. O geceyi nezarethanede geçirdim. Sabaha doğru bir polis memuru adımı söyleyip parmaklıkları açtı ve beni sorguya çeken sivil polisin yanına götürdü. İçeri girdiğimde Hatice Hanımın ağladığını gördüm ve olayları anlamaya çalışırmış gibi etrafa bakındım. Sivil polis konuşmaya başladı. Cinayeti işleyen Hasan olduğunu söyledi. Bunun nasıl mümkün olduğunu düşünüyordum ki Hasan da o gece Ferdaların bahçesinde bahcivanla konuştuklarını ve bir süre sonra Hasanın ortadan kaybolmasından rahatsız olan bahcivanın Hasanı aradığını, evden bir ses geldiğini, camdan içeri baktığında , merdivenin kenarında kanlar içinde yatan Ferda Hanımı ve hemen baş ucunda duran, elinde de kanlı bir bıçak tutan Hasanı görmüş ve hemen telefonuyla Hasanı ve kanlar içinde yatan Ferda Hanımın fotoğrafını çekmiş. Korktuğu için söyleyemediğini ve benim suçlu duruma düştüğümü öğrenip hemen karakola geldiğini söyledi. Şimdi Hasan özel psikologlar ve doktorlarla birlikte sorguda olduğunu söylerken içeri bir polis memuru girdi elinde mavi renkli bir dosya vardı. Hasanın ifadesi dedi. Dosyayı açtı ve okumaya başladı. Sonunda kafasını dosyadan kaldırıp bize baktı ve konuşmaya başladı. Hasan'ın aslında Ferda Hanıma aşık olduğu için onu öldürdüğünü söyledi.Hatice Hanım ve ben dona kaldık. Ardından devam etti. Bu durumda Hasanın hastalığı göz önünde bulundurularak hafifletilmiş bir ceza alacağını ve buradan yargılanmak üzere mahkemeye gönderileceğini,ordan da İstanbul Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesine sevk edileceğini söyledi.
Hikaye'nde parça bütünlüğünün olmasını beğendim, güzel olmuş.
YanıtlaSilBeğendim güzel olmuş.
YanıtlaSilHikayeni beğendim. Sherlock Holmes kitaplarını aratmıyor. ? Birkaç yazım yanlışın var. "Dün gece ki - dün geceki, olabilirmiydi - olabilir miydi, Hasanın - Hasan'ın, bahcivan - bahçıvan" gibi...
YanıtlaSil