Yasemin
Merhaba, benim adım John. Size biraz kendimden bahsedeyim.28 yaşında ailesiyle yaşayan normal bir insanım.
Herşey 10 yıl önce 18. Doğum günümde başlamıştı. Arkadaşlarım benden habersiz bir doğum günü partisi hazırlamıştı. Eğlenmiştik baya. Pastamı getirdiler ve mumları üflemem için zorladılar beni. Tabi biraz çocukca birşey diye düşünmüştüm ama yinede üflemeye karar vermiştim. Başka bir şansım da yoktu zaten. Her neyse tam üfleyecekken masanın diğer tarafında bir kız görmüştüm. Çok güzeldi, adı da yasemin di. Bir Türk kızı, kara kaş kara gözleri vardı. Saçları da up uzundu. Bana bakıp gülümsüyordu, herkes gibi ama o bir farklı gülümsüyordu sanki. Ben ona o an aşık olmuştum o ilk bakışta. Ertesi gün onu okulda görmüştüm. Kız arkadaşlarıyla bankta oturup sohbet ediyorlardı. Yine çok güzeldi ayrıca okulun en başarılı ve zeki öğrencisiydi. Sırf onunla konuşabilmek için ondan bana matematikte yardım edebilirmi diye sormuştum. Onun cevabı neydi biliyormusunuz?! Şöyleydi:"50 dollarını alırım." Bu söylediği şeye çok şaşırmıştım. Adeta dilim tutulmuştu. Böyle bir cevap beklemiyordum. Sonra birden kahkaha atmaya başladı ve şunu söyledi:"sadece bir şakaydı! Tepkini görmek istedim, tabiki yardım ederim."dedi. Ve o an anladım ki o sadece güzel ve zeki değildi ayrıca korkunç, espiritüel ve ilginç biriydi. "Bugün saat 3:00 te kütüphanede çalışabiliriz istersen" demişti. Hemen kabul etmiştim tabiki. Hoşçakal deyip gitmiştim. Sanki 10 saattir saat 3:00'ü beklemiştim. Zaman geçmek bilmedi.sonunda saat 2:53'e gelmişti ve artık gidebilirim diye düşünmüştüm. Gittim ve onu gördüm, Yasemin'i. Orada öylece oturuyordu düşünceli bir şekilde kitaba bakıyordu. Kendimi hazirladım ve yanına yürümeye başlamıştım. Nefesim daralıyor kalbim küt küt atıyordu, yerinden çıkacak gibiydi. Yanında durup selam vermiştim. O da kafasını kaldırıp selam vermişti. "Hazır mısın?" Diye sormuştu. Ve benim cevap olarak söylediğim şey şuydu:" NEYE?" Çok saçmayım biliyorum. Kız bana deli miyşim gibi bakıyordu. "Matematik çalışmaya." Demişti. O an çok utanmıştım. "Evet" deyip hemen oturmuştum "hazırım". O anlatırken o kadar huzur doluydum ki sanki suyun altında yüzüyordum sessiz, sadece önüne bakıp ellerini takip ediyormuşsun gibi. Tuhaf bir örnek mi oldu acaba? Ben öyle hissediyorum en azından. Neyse devam edecek olursak. Çok güzel anlatıyordu adeta bir melek. Sonra bir telefon sesi bunu bölene kadar. Zaten en güzel anları muhakkak bir telefonun sesi bozar. Onun telefonuydu. Telefonu açıp bilmediğim yabancı bir dilde konuşmaya başlamıştı. Türkçe'ydi. Kızın sesi titremeye ve gözleri dolmaya başlamıştı. Telefonu kapatıp bana doğru dönmüştü, hemen gitmesinin gerektiğini söylemişti. Ben birşey diyemeden koşup gitmişti. Ertesi gün her yerde onu aramıştım, neler olup bittiğini öğrenmem gerekiyordu. Fakat bulamamıştım onu. Okula gelmemişti. Ondan sonraki gün de öyle. Tam iki hafta boyunca gelmemişti. Iki haftadan sonra onu ilk kez görmüştüm ve hemen yanına koşup soracaktım ona. Çok kötü gözüküyordu, gözlerinin önü çökmüş ağlamaktan yüzü kıpkırmızı olmuştu. Ona neler olduğunu sorduğumda gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı. O ağladıkça benim de ağlayasım geliyordu. Onu bir kenara çekip duvarın kenarına otturtmuştum. Yanına oturup hiç birşey demeden dakikalarca oturup sustuk. Sonra asıl konumuza gelelim. "Abim öldü benim."demişti. Kulaklarıma inanamamıştım. Daha önce hiç öyle sevdiğim birini kaybetmemiştim. Dedelerim ve ninelerim hariç tabi, onlar yaşlanmıştı artık. Biraz tereddüt edip "nasıl?" Diye sormuştum. "Abim türkiyede askerlik yapıyordu, şehit düştü." Dedi. Askerlik kulağima o kadar yabancı geliyordu ki ozamanlar. "Bizim ülkemizde vatanı, milleti uğruna çok ölen askerlerimiz var." Demişti. "Başka bir ülkede yaşadığımız halde kalbimiz hep Türkiyede." Demişti. Şaşırmıştım. Aile ve vatan ne kadar önemli olduğunu o an anlamıştım. Ona dönüp herzaman yanında olacağımı söylemiştim ona. Gözlerime baktı ve teşekkür etmişti bana. O günden itibaren herşeyi beraber yapıyor beraber gülüp berbaber ağlıyoruz. Ayrıca bugün evliliğimizin 5. Yıl dönümü. Oğlumuzun adını da askerimizin adını koyduk "MEHMET."
Herşey 10 yıl önce 18. Doğum günümde başlamıştı. Arkadaşlarım benden habersiz bir doğum günü partisi hazırlamıştı. Eğlenmiştik baya. Pastamı getirdiler ve mumları üflemem için zorladılar beni. Tabi biraz çocukca birşey diye düşünmüştüm ama yinede üflemeye karar vermiştim. Başka bir şansım da yoktu zaten. Her neyse tam üfleyecekken masanın diğer tarafında bir kız görmüştüm. Çok güzeldi, adı da yasemin di. Bir Türk kızı, kara kaş kara gözleri vardı. Saçları da up uzundu. Bana bakıp gülümsüyordu, herkes gibi ama o bir farklı gülümsüyordu sanki. Ben ona o an aşık olmuştum o ilk bakışta. Ertesi gün onu okulda görmüştüm. Kız arkadaşlarıyla bankta oturup sohbet ediyorlardı. Yine çok güzeldi ayrıca okulun en başarılı ve zeki öğrencisiydi. Sırf onunla konuşabilmek için ondan bana matematikte yardım edebilirmi diye sormuştum. Onun cevabı neydi biliyormusunuz?! Şöyleydi:"50 dollarını alırım." Bu söylediği şeye çok şaşırmıştım. Adeta dilim tutulmuştu. Böyle bir cevap beklemiyordum. Sonra birden kahkaha atmaya başladı ve şunu söyledi:"sadece bir şakaydı! Tepkini görmek istedim, tabiki yardım ederim."dedi. Ve o an anladım ki o sadece güzel ve zeki değildi ayrıca korkunç, espiritüel ve ilginç biriydi. "Bugün saat 3:00 te kütüphanede çalışabiliriz istersen" demişti. Hemen kabul etmiştim tabiki. Hoşçakal deyip gitmiştim. Sanki 10 saattir saat 3:00'ü beklemiştim. Zaman geçmek bilmedi.sonunda saat 2:53'e gelmişti ve artık gidebilirim diye düşünmüştüm. Gittim ve onu gördüm, Yasemin'i. Orada öylece oturuyordu düşünceli bir şekilde kitaba bakıyordu. Kendimi hazirladım ve yanına yürümeye başlamıştım. Nefesim daralıyor kalbim küt küt atıyordu, yerinden çıkacak gibiydi. Yanında durup selam vermiştim. O da kafasını kaldırıp selam vermişti. "Hazır mısın?" Diye sormuştu. Ve benim cevap olarak söylediğim şey şuydu:" NEYE?" Çok saçmayım biliyorum. Kız bana deli miyşim gibi bakıyordu. "Matematik çalışmaya." Demişti. O an çok utanmıştım. "Evet" deyip hemen oturmuştum "hazırım". O anlatırken o kadar huzur doluydum ki sanki suyun altında yüzüyordum sessiz, sadece önüne bakıp ellerini takip ediyormuşsun gibi. Tuhaf bir örnek mi oldu acaba? Ben öyle hissediyorum en azından. Neyse devam edecek olursak. Çok güzel anlatıyordu adeta bir melek. Sonra bir telefon sesi bunu bölene kadar. Zaten en güzel anları muhakkak bir telefonun sesi bozar. Onun telefonuydu. Telefonu açıp bilmediğim yabancı bir dilde konuşmaya başlamıştı. Türkçe'ydi. Kızın sesi titremeye ve gözleri dolmaya başlamıştı. Telefonu kapatıp bana doğru dönmüştü, hemen gitmesinin gerektiğini söylemişti. Ben birşey diyemeden koşup gitmişti. Ertesi gün her yerde onu aramıştım, neler olup bittiğini öğrenmem gerekiyordu. Fakat bulamamıştım onu. Okula gelmemişti. Ondan sonraki gün de öyle. Tam iki hafta boyunca gelmemişti. Iki haftadan sonra onu ilk kez görmüştüm ve hemen yanına koşup soracaktım ona. Çok kötü gözüküyordu, gözlerinin önü çökmüş ağlamaktan yüzü kıpkırmızı olmuştu. Ona neler olduğunu sorduğumda gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı. O ağladıkça benim de ağlayasım geliyordu. Onu bir kenara çekip duvarın kenarına otturtmuştum. Yanına oturup hiç birşey demeden dakikalarca oturup sustuk. Sonra asıl konumuza gelelim. "Abim öldü benim."demişti. Kulaklarıma inanamamıştım. Daha önce hiç öyle sevdiğim birini kaybetmemiştim. Dedelerim ve ninelerim hariç tabi, onlar yaşlanmıştı artık. Biraz tereddüt edip "nasıl?" Diye sormuştum. "Abim türkiyede askerlik yapıyordu, şehit düştü." Dedi. Askerlik kulağima o kadar yabancı geliyordu ki ozamanlar. "Bizim ülkemizde vatanı, milleti uğruna çok ölen askerlerimiz var." Demişti. "Başka bir ülkede yaşadığımız halde kalbimiz hep Türkiyede." Demişti. Şaşırmıştım. Aile ve vatan ne kadar önemli olduğunu o an anlamıştım. Ona dönüp herzaman yanında olacağımı söylemiştim ona. Gözlerime baktı ve teşekkür etmişti bana. O günden itibaren herşeyi beraber yapıyor beraber gülüp berbaber ağlıyoruz. Ayrıca bugün evliliğimizin 5. Yıl dönümü. Oğlumuzun adını da askerimizin adını koyduk "MEHMET."
Bana göre gayet iyi bir yazı olmuş ellerine sağlık .
YanıtlaSilYazını çok beğendim. Sadece birkaç yerde yazım hataların var ve noktalama işaretlerini kullanmamışsın. Mesela "baya - bayağı, çocukca - çocukça, yasemin di - Yasemin'di, edebilirmi - edebilir mi" gibi. ??
YanıtlaSil